kâğıt temiz bakar sana
doğruları yazdığında
aydınlık bir sabaha uyanır
bir yoksul
bir dünya
dikkatlice okuduğunda
geçmişin şimdinin veya yarının
harcayan yüreklerin takvimlerinde
silinmişse
ve silinecekse acıları
o zaman vaat edilen mutluluk söylemlerinde
düşünmektir
sürekli bir korkuyla sürünmektense
temiz bir kâğıtta en iyisi
savaşarak ölmektir
...............................
...Susmuşların hüznünde...
ada bana kendini içimde parla
gökteki ay; ada ki ben de adayayım sana
takas yapmadan kaytarmadan içimdekileri
ada bana kendini bulutların arasından
bir yılan gibi iyi niyetli şimşek
ada ki; ben de açılayım sana
göz yaşlarımla birlikte
yangınlarımı sereyim önüne
yana yana
...
ve bomboş paketlerle dolu şehirler
öyle algılıyorum ki seni
gecenin ortasında ocağının başında
bazlama bazlama kokarken kadınlar
yağlı saclarda çevrilirken yıldızlar
öyle algılıyorum ki seni
tam ortasından ikiye bölünüyor
dile geliyor yokluğunda suskun kireç kokulu duvarlar
bileklerime yorgun yelkenliler demir atıyor
ama tenin uzağımda tenime değmiyor
ay susuyor
dilim dilim kanatsız bir hüzün
kâğıdımın sararmış yanına konuyor
biliyorum henüz gölgen düşmeden
okyanusların en derin yerine
saçlarını tarıyorsun
uzanmadan az önce
uzun uzun
uzanan gölgene dalgınca dalıyorsun
...
ada bana kendini ada ki; kafesimden çıkayım
kanatlarını çıkaran bir yamaç kartalının
kanatlarını çürümeden takayım...
.......................
Açılır gideriz aydınlıklara
güneşi sıktığımda suyunu çıkarıyorum
ve vampirler çok korkuyorlar
milyarlarca açlık haykırırken
birbirlerini kurtarmak için uğraşıyorlar
aklıma sen geliyorsun
aklıma şiir yazan kahraman kadınlar geliyor
ve Rosa Luxemburg hayırlarıyla
aklıma kanallar geliyor
karanlık tüneller
gizemli dehlizler
aklıma katillerimiz geliyor
'sen kal dostum gitme' diyorsun
duyuyor musun su aygırları nasılda seviniyor
ve toprak gözlerini açıyor
açıyor yeryüzü nehirlerinde
perdelerini yakamozlar
ve bir timsah yavrusu
gazete küpürlerinde
ağlasa da sinsi sinsi
aşk sevgili dostum aşk
biz olsakta biz olmasakta
gelecek günlere ışıklar içinde
ve umutlarla ve gülmelerle yayılıyo
................
Acılı soğan gibidir dünya
..........Acılı soğan gibidir dünya ve kabuklarından soyutlanması gerekir
ummamalara çok öncelerden alıştığım için
beklentilerim yok
stereolar yeter bana
hoş geldiği sürece
annemin karşı komşusu yeğniksiz olmuştu
baş ucuna oturduğum için
lütfen kalkarmısınız demişti
incitmeden
el radyomla bedenimi iteklemişti
literatürleri bitirmemiştim o zamanlar
yabancıydım taşlara
geometrik şekillere
projelerim yoktu henüz
raylara yatıyordum
özeniyordum gazoz kapaklarına
sonra yormuyordum boş geliyordu
beynim düşündükçe leşleniyordu
özneler yüklemler zamirler sıfatlar
çekimler fiiller vesaireler
geri zekalıların işleriydi
daha çok sevişmek
lisansız sevişmek
çılgınlar gibi hoşuma gidiyordu
öyle diyorlardı
güzel olmuşşş... ş'lerin üzerine basa basa
yine de şurda bir eksiklik var galiba
siz ne dersiniz acaaabaaa
parmaklarım V şeklinde açılıyordu
istemim dışında
kan kusuyordum tükürdüğüm yollara
küfürler ediyordum
o çok bilmiş mıcırlara
sonunda sen yetiştin help helplerime
tutuşturdun petrol kokulu kemikleri ellerime
Azrail'inim seninim dedin
katıldın şeytanca düşüncelerime
katkılarını kattın
ölülerle sevişmelerime
.............
Abcçdef gğhıijklm noöprsştuüvyz Geveze
Sandeletler vardı ayaklarımda,
Canımla park’ta oturduk
Başkent’i adımlayarak
Bir resmi konuştuk.